İlim Yayma Cemiyeti Kocaeli Şubesi’nin yönetim, denetim ve istişare kurulu üyelerinin çoğunu yakından tanıyorum. Allah için içlerinde sevmediğim tek bir kişi bile yok. Bu durumu özellikle belirtirken, şu an yaşanan gelişmeleri kendi penceremden şöyle değerlendiriyorum:
- Sorun olarak görülen konuların fındık kabuğunu doldurmayan türden, önemsiz ve eften püften meseleler olduğuna inanıyorum. Bu yüzden şube başkanını istifaya zorlamanın hoş karşılanmaması gerektiğini düşünüyorum.
- “Genel merkezle uyuşamıyorlardı” yönündeki iddialara karşılık, altı ay önceki kongrede böyle bir ayrışın nedenlemezliğini sorguluyorum. Genel merkez “Kongrede Feyzi Utaş aday olmayacak” diyebilirdi; demediğine göre bir değişiklik beklemek adil değildir mi?
- “Şubenin kapatılabileceği” yönünde yapılan ima ve Sakarya şubesinin kapatılması hatırlatmaları, akıl dışı görünen bir boyuta ulaştı. Şubenin kapanması tabii ki istenmeyen sonuçlar doğurabilir; bu tür hareketler gerçekten üzücü.
- “Her hafta 50 kişiyle toplantı yapılıyor” türündeki açıklamalar bazen gereksiz detaylar haline geliyor. Yüzlerce veya binlerce dernek bile küçüklükten kaynaklanan organizasyon zorluklarıyla mücadele ederken, burada da fazla ayrıntıya takılmamak gerekir. Kim zarar görür? Cemiyete zarar olmuş mu?
- İlim Yayma toplantılarında ne olup bittiğini tam olarak bilmiyorum; ancak tanıdığım birçok kişinin bu toplantılara gönüllü ve istekli gittiğini görmek, istişare kurulunda bulunma arzusunu da ortaya koyuyor. Demek ki ortam iyiymiş; bundan mutluluk duymak gerekir.
“Feyzi Utaş uzun süredir başkan; değişmeliydi” demek mümkün. “Şu konularda ciddi yanlışlar yapılıyor” denebilir. “En büyük şubelerden biri ama aynı zamanda en başarısız şubelerden” de yorumlanabilir. Denemeden kesin hüküm vermemek gerekir; aksi halde dışındaki gerekçeler küçümsenmiş olur. En azından şu usul hataları olmamalıydı: “Ben yaptım, oldu, olacak” gibi self-referansçılıklara yol verilmemeliydi.
İzleyen süreçte bazı karşıt senaryolar da ortaya çıktı: Bilal Erdoğan’ın Kocaeli kongresine çağrılması; sosyal medyada yapılan ilanlar ve duyurular; şehir içi ve yurt dışı projelerinin şubenin popülerliğini artırması. Genel merkezin bu popülerliği çekemediği yöndeki iddialar konuşulur hale geldi. Eğer bu tür dedikoduların yayılmasını istemiyorsak, adımları buna göre atmak gerekir. İstişare kurulu üyelerinin Feyzi Bey’e sahip çıkması bu noktada anlaşılabilir duygusal bir durum olabilir; bu da normaldir.
Yaşanan sürece etiketler eşliğinde bakmak yerine, Yaşar Çakmak’ın “İstifalarla gündeme gelmek doğru değil; bu kurumlar kişilere bağlı olmamalı” sözlerini değerli buluyorum. Ancak genel merkezin süreci sağlıklı yönetemediği de ortada. Örneğin “Yapay Zeka’yı konuşun ve konuşturun” çağrısının karşılığı, genel merkezin “50 kişiyle toplantı yapmayın” gibi sınırlayıcı tutumlarına karşı bir tezat oluşturuyor; bu durum beni gerçekten üzüyor.
İlim Yayma’nın bu tür konularla gündeme gelmemesi gerektiğini düşünüyorum. Şu an itibarıyla kimlerin adını bildiği konuyu da netleştirmek gerek; bu durum millete ve milli iradeye saygının da bir göstergesi olarak görülebilir. Geçmişte bir tümgeneralin Başbakan Necmettin Erbakan’a karşı sıkça hakaretler ettiği, Genelkurmay başkanlarının muhtıralarıyla siyaset içinde aktif olduğu günleri anımsatıyor. Şimdi ise Genelkurmay başkanının adını dahi çoğumuz hatırlamıyor. Bunun, arzu edilen bir durum olduğuna inanıyorum. Birileri bu tabloyu hiç sevmez ve farklı yorumlar üretir; ancak benim inancım, ülkemizde doğru şeylerin ortaya çıkmaya başladığı yönünde.

