1. Haberler
  2. Gündem
  3. 26 yıldır dinmeyen acı: Ağustos olmasın istiyorum

26 yıldır dinmeyen acı: Ağustos olmasın istiyorum

featured
service

Depremin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen Marmara Depremi’nin yarattığı sarsıntı Emin Güler için hâlâ taze. 32 yaşındayken ailesinden 12 kişinin kaybına tanıklık eden Güler şu ifadeleriyle yaşadıklarını paylaşıyor: 17 Ağustos gecesi gördüğü manzara karşısında kelimeler yetersiz kalıyor. Evlerin tek tek çöktüğünü ve etrafın toz bulutuyla kaplandığını anlatırken, kardeşinin ve yakını olan diğerlerinin yok oluşu onu derinden sarstı.

“Sokağa çıktığımda her yer yıkıktı. Çiftlik Mahallesi’ne doğru yürüdum; her evde aynı tabloyla karşılaştım. Küçük kardeşimin evi çok kötü yıkılmıştı.” Her gün enkaz başında bekleyişine değinen Güler, küçük kardeşinin yıkılan binasına olan bağlılığını ve umudunu şu sözlerle dile getiriyor: “En azından çocuk çıkar” diye düşünüyordu; fakat o da çıkmadı.

Panikteydik, mantıklı düşünemiyorduk. Depremin ilk anlarında ben depremin bu denli etkili olacağını beklemiyordum; elektrikler gidince durumun ciddiyetini anladım. Camdan görülen toz bulutu arasındaki mesafe yüzlerce metreyi geçiyordu; siteyle aramızda yalnızca 50-100 metre kaldığını fark ettim. “Yatalım mı, kalkalım mı, koşalım mı?” diye iç hesaplaşmalar sürerken, çatı göçtü zannıyla kiremit sesleri duyuluyordu.

Kardeşinin cenazesinin yıkama işlemi zorlu ve yalnız geçiyordu. Feridun ve ailesinin cansız bedenleri enkazdan 7 gün sonra çıkarıldı ve derin bir hüzünle defnedildi. Kardeşimin elini tuttuğumda derisi eldiven gibi çıkmış, cildi siyahlaşmıştı. Cenaze torbalara konuldu; çocukları, eşleriyle birlikte onları taşıdık. Ancak cenazeyi yıkamaya fırsat olmadı; “Bu cenaze yıkanmaz” dediler, üstünden su döküldü ve yolculuk bu şekilde sürdü.

İşine sığınış Depression sürecinde çadır kentte uzun süre kalmak zorunda kalan Güler, acısını hafifletmek için kendini tamamen işe verdi. Günler geçtikçe çoğalan acı, onun psikolojisini ayakta tutmak için çalışmaya yönlendirdi. “Buradan çıkayım, çalışayım, kafam dağılsın istiyordum. Birileri size çorba, sigara, ekmek, para verecek olsa bile zamanla dokunuyordu.”

17 Ağustos’u unutulmaz kılan bu deneyim, onun için şu duygularla özetleniyor: “17 Ağustos, artık takvimdeki bir sayı mı yoksa yaşananların bir hatırası mı?” Güler, bu yaraları paylaşırken, gelecekte benzer acıların yaşanmaması için dualarını ve çabalarını sürdürmeye kararlı olduğunu belirtiyor.

Biz mi kurtulduk, yoksa ölenler mi? Mesleğinin verdiği sezgiden hareketle bir kurgu oluşuyor: Bir bina çöktüğünde içten atılan düşünce, “sağ mı çıkacağız, yoksa ölenler mi?” sorusudur. O gece Güler, kardeşinin evinin önünde bu soruyu kendine sorarken güneşin doğuşuna tanıklık etti; ve “bazen isyankar hisler, gerçekliğin acı yüzünü anlamaya yardım eder” şeklinde konuşuyor.

26 yıldır dinmeyen acı: Ağustos olmasın istiyorum
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Kocaeli Son Dakika Haberleri - Kocaeli'nin Gündemi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!